MARKALI DOKTORLAR

klinik farmakoloji dosyası
Acı İlaç

 Prof. Dr. F. Cankat Tulunay

EACPT Onursal  Başkanı, Türkiye Akılcı İlaç Kullanım Platformu Başkanı, fctulunay@gmail.com

Bu yazı diplomalarını ilaç firmalarına satmamış, doktorların çoğunluğunu teşkil eden onurlu, dürüst, hastasının sağlığını düşünen, MARKASIZ doktorlara sunulur.

Nasıl oldu da ilaç firmaları halk sağlığından uzaklaşıp kaypak pazarlama makinalarına dönüştü ve hastaların kanını emmeye başladı? Melody Petersen’in ‘OUR DAILY MEDS: : How the Pharmaceutical Companies Transformed Themselves into Slick Marketing Machines and Hooked the Nation on Prescription Drugs’  (2008 Sarah Crichton Books) kitabını okursanız bu sorunun cevabın kolaylıkla bulabileceksiniz. Daha önce de yazdığımız gibi, bir zamanlar ilaç endüstrisi idealist doktor, eczacı ve kimyagerler tarafından yönetilmekteydi. Kar değil, halk sağlığı düşünülmekteydi. Türkiyede ayni geleneği Aİ, EMBİL, İbrahim Ethem gibi eczacı ailelerle senelerce yürütmüş ama büyük kısmı son senelerde pes ederek ya yabancı sermayeye satılmış veya çok uluslulara benzeyerek insan hayatını hiçe saymaya başlamışlar, geriye Aİ ve EMBİL gibi bir-iki firma kalmıştır. Onların da bir süre sonra sermaye gruplarına satılması muhtemeldir.

 

Yirminci yüzyılın sonlarına doğru ilaç endüstrisi değişmeye başladı, sağlıkçıların yerini işletmeciler almaya başladı ve halk sağlığı ikinci plana atılarak vahşi bir kar amacı öne çıktı. Bakın 1950 de babasının kurduğu firmanın (MERCK) başına geçen George Merck ne demiş:’Biz ilaçların kar için değil, insanlar için olduğunu hiç bir zaman unutmayacağız. Kar sonra gelir…’. Şimdi firmasının yaptıklarını (VIOXX, EZETİMİB vs) öbür tarafta görüyorsa herhalde kemikleri sızlıyordur!

Bu gün ilaç firmaları dünyadaki en karlı işletmelerdir. ABD de lobi faaliyetleri için en fazla para harcayan ilaç endüstrisidir. Nexium, Celebrex, Claritin, Viagra, Paxil, Prozac, statinler.. gibi milyon dolarların üstünde satan ilaçlar bırakın hayat kurtarmayı etkisi bile şüpheli kar makinalarıdır ve pazarlamacılar tarafından ahlaklı-ahlaksız her yol denenerek cicili-bicili ambalajlarda satılmaktadır.

Bir zamanların efsane ilacı Zantac rakibi Tagamet’in benzeri bir ilaçtır ve Tagamet’e herhangi bir üstünlüğü yoktur yani me-too (benzer) ilaçtır.  GSK piyasaya çıkar çıkmaz Zantac’ın üstünlüğünü gösteren araştırmalara keseyi açmış ve binlerce tanıtım elemanıyla doktorları bombardmana tutmuştur. Bu dönemde ABD de Zantac kızları çok meşhur olmuştur. Malbro kızlarına benzer özel giyimli ve alımlı kızlar mesai sonu hastane kapılarından erkek doktorları alarak en yakın bara götürmeye başlamışlar ama daha sonra gelen tepkiler üzerine bu güzel (!) faaliyetlerine son vermişler fakat GSK faaliyetlerine devam etmiş (!). GSK nın amacı sık görülen basit bir semptomu ciddi bir hastalık gibi göstererek doktor ve hastaların ilacını kullanmasını sağlamaktı ve bunda da başarılı oldu. Binlerce senedir var olan basit mide yanmasının (heartburn)  kronik reflux’un belirtisi olduğunu işleyerek GERD’i (gastro-esophagial reflux disease) yarattı ve milyonlarca Amerikalı daha önce mide yanmalarında kullandıkları basit karbonat ve soda yerine Zantac kullanmaya başladı. Çoğunlukla hiçbir tedaviye ihtiyaç göstermeyen veya basit OTC ilaçlarla düzelen yanma için hastalar hergün Zantac kullanmaya başladı.

GSK nın bu pazarlama hilesi ilaç endüstrisinde standard prosedür haline dönüştü ve firmalar basit semptomları abartarak veya hastalıklar uydurarak ilaçlarını satmaya başladılar. Bu operasyonda en büyük desteği maalesef satılık doktorlardan buldular ve o doktorları her türlü yöntemi deneyerek kendi MARKALARINA esir ettiler. Bu arada bazı uyanıklar bir kaç markanın esiri olmayı veya markaları sıraya koymayı başardı!!!

Melody Petersen’i en çok hayrete düşüren şey ilaç firmasının DETROL satabilmek için nasıl hastalık yarattıklarını ve bunu power point sunumu olarak doktorlara  ‘OVERACTIVE BLADDER-AŞIRI AKTİF MESANE’ olarak yutturmaları olmuş. Aslında ilaç dışı yöntemlerle de çözülebilecek sık idara çıkma ciddi bir hastalık olarak tanıtılıyor ve  ağız kuruluğu, mide motilitesinin azalması, baş ağrısı, kabızlık, göz kuruluğu, uykusuzluk, çarpıntı, ödem, hafıza bozuklukları ve hallüsinasyon gibi ciddi yan etkilere sahip PFİZER’e milyonlarca dolar kazandıran DETROL kullanılması pompalanmış ve ilaç milyonlarca dolar satış yaptırılıyor.

İlaç firmaları piyasayı benzer moleküllerle (me-too drugs) doldurmuşlar ve hepsi benzer olmasına karşı kendiliklerinden farklılıklar icad etmişlerdir. Örneğin, sahte makalelerle DİOVANIN  diğer ARB lerden farklı olarak felç ve miyokard infarktüsünü önlemesi gibi… Piyasa bir anda onlarca SSRI, statin, ARB, ACEİ, PPİ vs gibi benzer ilaçlarla dolmuştur. Benzerlerden bazıları diğerlerini geride bırakarak milyar dolarlık satışlara ulaşmıştır. Rekabet reklam masraflarını ve dolayısı ile ilaç fiyatlarını artırmış, bir çok ülkede (ABD dahil) fakir halk ilaç alamaz hale gelmiştir. Türkiye gibi ülkelerde ise ilaç harcamaları devletin başa çıkamayacağı noktaya ulaşmıştır. Türkiyede esas kabahati ilaç firmalarından ziyade yetersiz ve yeteneksiz bürokratlarda aramak gerekir. Dünyada hiçbir ülkede geri ödemesi olmayan ilaçları geri ödetenlere, önüne gelen moleküle ruhsat verenler, olmayacak ilaçlara endikasyon dışı kullanım hakkı verenlere, yurt dışından fahiş fiyatlarla ilaç getirtilmesine müsaade edenlere ne demek gerekir?..

 

Büyük firmaların kar hırsı o hale gelmiştir ki bırakın etkisiz ilaçları pazarlamayı, hiç bir işe yaramayan, son derece zararlı ve ölümlere sebep olan ilaçları hastaların hayatı pahasına üç kuruş kar (lafın gelişi.. milyarlarca dolar kar) için pazarlamaktan çekinmemişler ve pazarlamaya devam etmektedirler. Bu ilaçların bir kısmı, VIOXX gibi; binlerce kişinin ölümünden sonra piyasadan kalkmıştır.

Vahşi rekabet ahlaksızlığı da beraberinde getirmiştir. İlaçları satabilmek için firmalar doktor, eczacı, bürokrat ve diğer ilgililere (politikacılar dahil) rüşvet vermeye başlamışlardır. Bunun son örnekleri Novartisin MYFORTIK için eczacılara %5 komisyon iddiası ile açılan milyonluk dava veya  TAP Pharmaceutical’in doktor ve hastane yöneticilerine rüşvet iddiası ile açılan davada (prostat kanser ilacı LUPRON ile ilgili olarak) 875 milyon vermeyi kabul etmesi gibi… Para dışında doktorları ve eczacıları golf ve kayak turnuvalarına götürmek, gemi turları düzenlemek ve  İtalyada olduğu gibi ‘SEX FOR PRESCRIPTION reçete için seks’ kampanyaları düzenlemek.. Bizde ise olaydan en fazla acentalar kazanmakta diğerleri kongrelerde yiyip içtikleri ile kalmakta. Bazen de bir firma 300 psikiyatrisi yurtdışına götürmekte veya bir ulusal kongre Fasta yapılabilmektedir!!!..  

İtalyada 44 doktor, eczacı ve depocu 10 milyon euroluk soygun dolayısı ile tutuklanmışlar. La Repubblica’nın haberine göre bazı firmalar doktor ve eczacılara paranın yanında Kolombialı fahişede temin etmişler (http://www.pharmatimes.com/Article/08-12-05/Sex-for-prescription_scandal_engulfs_Italy_s_healthcare_sector.aspx) !!!!.. Olay duyulduğunda İtalyan ilaç işleri (AiFA) başkanının işine son veriliyor.. Bu olay yanlız doktorüeczacılara rüşvet vermekle bitmiyor, ruhsatlandırma işlerini de kapsıyor… Türkiyede Kolombialı bulmak zor olduğu için bizde böyle şeyler olamamakta (!!!!!).  (Ama duyduğumuza göre, bir firmanın kurumsal ilişkiler sorumlusun Balgattaki garsoniyeri dolup taşıyormuş! Başka bir rivayette bir yabancı ilaç firmasının genel müdiresinin Ankara Etap Otelde bir gece bir komisyon üyesini ilaçları hakkında bilgilendirdiği!!!) … Diğer taraftan Türkiyede yolsuzluk yapan bürokratlar zaman aşımından yaptıkları işlerden kurtulabilmekte… Başka ülkelerde yolsuzluk yapan da yaptıran da cezalandırılırken Türkiyede yapanın yanına kar kalmakta ve hırsızlar birbirini kollamakta…

Gelelim markalı doktorlara… bunlar tüm ülkelerde mevcut… Bunları her markada görebilirsiniz, bir gün Prozac’çıdır ertesi gün Paxil’ci olur, sonra alnına Risperdali yapıştırır. Yani parayı verenin düdüğünü çalarlar… Bu paralar nereden gelmektedir? Daha önceki yazılarımızda ilaç firmalarının ilaç fiyatlarını nasıl abarttıklarını belgeleri ile yayınlamıştık. Sonu gelmez kar hırsı artık bebek ve çocukların kanlarının emilmesi aşamasına gelmiştir..… 23 Nisan 2013 de Abu Dabide BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon başkanlığında toplanan toplanan Global Vaccines Summit’ine Bill Gates, Abu Dabi Prensi, sivil toplum örgütleri katılmış ve MSF (Medecins Sans Frontiers – Sınır Tanımayan Doktorlar) dünya kamu oyunu aşırı yüksek aşı fiyatları için uyarmış ve tedbir alınmasını istemiştir. AŞI FİYATLARI SON ON YILDA %2700 ARTMIŞTIR. Hesaplamalara göre önümüzdeki 10 yılda aşı için 57 milyar dolar harcanacaktır. 2001 de 6 hastalık için aşı maliyeti 1.37 dolar ken bu gün 11 hastalık için 38.80 dolara çıkmıştır. Bu artış pnömokok ve rotavirus aşılarına bağlanmaktadır ve bu iki aşı yanlız Pfizer, GSK ve MERCK tarafından üretilmekte ve istedikleri fiyatı bebeklerin canı pahasına dayatmaktadırlar. Kızamık aşısının maliyeti 0.25 dolar iken bundan çok farklı olmayan pnömokok aşısı bu firmalar tarafından 21 dolara satılmaktadır. Bu aşırı-fahiş karlardan elde edilen para ile her firma istediği kadar doktoru etiketleyebilmektedir.

IMS Health verilerine göre 2009 da global ilaç pazarı 808 milyar dolar civarlarındadır ve bu tüm dünya endüstriyel üretiminin %3.8 idir. Ortalama gayri safi gelir 2000 yılından 2009’a %3.6 artarken ortalama ilaç satışları %8.5 artmıştır.

Fransada 2012 yılında 82 yeni ilaca ruhsat verilmiştir. Bunlarda yanlız ve yanlız 4 tanesi (%5) tedaviye 1 majör, 3 minör yenilik getirmiş, 56 tanesi (%68) eldeki ilaçlara hiç bir üstünlük sağlamamış, daha acısı 15 tanesi (%18) negatif zarar-fayda oranına yani zararlı olmalarına rağmen pazarlanmıştır (THE GHOSTMANAGEMENT OF MEDICAL RESEARCH: The emergence of corporate science Marc-André Gagnon*, (Selling Sickness 2013; Prescrire. “L’année 2006 du médicament: quand la publicité masque l’absence de progrès thérapeutiques.” La Revue Prescrire 27 #280 (February 2007): 140-50). Bu yanlız Fransa için değil tüm bilim dünyası için utanılacak bir hadisedir ve bu ilaçlar maalesef Türkiyede de satılmaktadır!

ABD de 2004 yılı ilaç satışları 239.8 milyar dolardır. Bunun %10’u (24.1 milyar dolar) AR-GE için harcanırken promosyona 57.5 milyar dolar (%24.4) harcanmıştır. Doktor başına promosyon için harcanan para 61.000 dolardır. Bu da doktorların bir kısmını markalamaya yetmektedir. Promosyon giderlerinin dağılımı: Doktorlara verilen numuneler 15.9 milyar, Mümessil ziyareti 20.4 milyar, Direkt tüketici reklamı 4 milyar, bilimsel toplantılar 2 milyar, E-Promosyon-postalama 0.3 , dergi reklemları 0.5, AÇIKLANAMAYAN PAZARLAMA GİDERLERİ 14.4 MİLYAR DOLAR (Promotional Expenditures in Pharmaceuticals in the United States in 2004: A New Estimate Marc-André Gagnon and Joel Lexchin, “The Cost of Pushing Pills: A New Estimate of Pharmaceutical Promotion Expenditures in the United States”, PLoS Medicine, vol. 5, #1, January 2008: pp.1-6)

Son senelerde en çok üzerinde çalışılan konuların başında kanser ve AIDS (HIV) aşiları gelmekte. Bu hafta (25 Nisan 2013) yapılan açıklamada HIV aşısı klinik çalışmasının durdurulduğu bildirildi. HIV aşısı yapılan HIV negatif gönüllülerde enfeksiyon yalancı aşı yapulanlara nazaran daha fazla (!) ortaya çıkmış!!. Çalışmaya ABD de 19 şehirden 2504 HIV negatif gönüllü katılmış ve bunlar HIV li homoseksüel ve travstilerle (kullanılan kelime transgenic, yani doğumda kendisine atanan cinsi kabul etmeyenler) cinsi münasebete sokulmuşlar. Aşı yapılanların 27 sinde plasebo grubunun 21 inde HIV enfeksiyonu ortaya çıkmış… Acaba gönüllülere kaç para verdiler?.. Bu çalışma ne kadar etiktir?.. Bu aşıdan kaç milyar dolara kazanılması düşünülüyor, ikinci bir Glivec olayı m????? Araştırmacı Michael C SAGA’nın arkasında kimler var??? Bizim bulabildiklerimiz !!!: Dr Saag has received research support from and has been a scientific advisor to Bristol- Myers Squibb, Gilead Sciences, Inc, Janssen Therapeutics, Merck & Co, Inc, and Viiv Healthcare. He has served as a scientific advisor and consultant for Vertex Pharmaceuticals and has received additional research support from Boehringer Ingelheim Pharmaceuticals, Inc, and GlaxoSmithKline

Bu sütunlarda defalarca hayalet yazarların makalelerini yazmamıza rağmen markalı doktorlar halen markaları için can siperane savaşıyor (!) ve kendilerine karşı çıkanlara çamur atmaya çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki o çamur önce kendi ellerine bulaşır.. GSK 2000 yılında bir hayalet yazar programı geliştiriyor ve programa utanmadan CASSPER (sevimli hayalet) ismini veriyor. Bu programla American Journal of Psychiatry, Journal of the American Academy of Child and Adolescent Psychiatry gibi dergilerde çeşitli makaleler yayınlıyorlar ve bu makaleler Türkiye dahil  her ülkede promosyon için kullanılıyor ve bir çok markalı da bunları refere ediyor. Mahkeme kayıtlarında bu programın PAXIL reklamı için hazırlandığı ve konudan habersiz doktor isimlerinin firma tarafından yazılan uydurma makalelere konularak  reklam yapıldığı ortaya çıkıyor. Firma iç yazışmalarında satış elemanlarının mümkün olduğu kadar fazla SALAK (!) doktor bularak makalelere isimlerinin konulmasının satışları artıracağı anlatılıyor. Baum Hedlund PC hukuk firması tarafından ele geçirilen ve mahkemeye sunulan dökümanlarda  firmanın ilacın yan etkilerini, intihar vakalarını ve doğum defektlerini sakladığı ortaya çıkıyor… ZOLOFT (LUSTRAL) için Pfizer tarafından 85 makale üretiliyor, yayınlanan toplam 211 makalenin %40 ı hayalet makale! (Sismondo, Sergio. “Ghost Management: How Much of the Medical Literature Is Shaped Behind the Scenes by the Pharmaceutical Industry?” PLoS Medicine 4 #9,  (2007): 1429-33). PREMARIN için 50 sahte ‘peer-review’ makale (Fugh Bergman ve Adriane and Shahram Ahari. “Following the Script: How Drug Reps Make Friends and Influence Doctors.”,PloS Medicine 4 #4 (April 2007): 621-5), PAXIL için CASPPER ile yazılmış vaka takdimleri, VIOXX için MSD tarafından yazılmış 96 makale (NEJM makalesinde ölümler saklanmıştı) ve daha vahimi ‘AUSTRALASİAN JOURNAL OF BOİNT AND BONE MEDICINE’ isimli sözde peer-review SAHTE dergi!!!.. Görüldüğü gibi big pharma için yaratıcılığın sonu yok!

Big Pharma’nın yaptığı diğer bir etik dışı oyun ise, defalarca yazdığımız gibi, araştırma sonuçlarrında tahrifat yapmak ve negatif sonuçları, yan etkileri saklamak ve bunları yayınlamamak. Örneüin SSRI ler ile yapılan 74 klinik araştırmanın 38 tanesi pozitif, 36 tanesi negatif sonuçlu. Yayınlanan makalelerin 36 tanesi pozif sonuçlulardan 5 tanesi negatif (bazı sonuçları pozitif olduğu için) yayınlanmış, 33 makale ise yayınlanmamıştır (Turner, Eric H., Annette M. Matthews, Eftihia Linardatos, Robert A. Tell, and Robert Rosenthal. “Selective Publication of Antidepressant Trials and Its Influence on Apparent Efficacy.” New England Journal of Medicine 358 #3 , 2008: 252-260). FDA’e sunulan ve SSRI lerin plasebodan farksız olduğunu, ancak şiddetli depresyonda az bir etkileri olduğunu gösteren meta-analizlerin çoğu yayınlanmamıştır (KIRSCH, Irving. The Emperor’s New Drug; Exploding the Antidepressant Myth. Bodley Head, 2009; Fournier et al. “Antidepressant Drug Effects and Depression Severity A Patient-Level Meta-analysis”. JAMA. 2010;303(1): 47-539). Pfizer’in EDRONAX’ı (reboxetine), klinik çalışmaların %74’ü yayınlanmamıştır. FDA’in 2001 yılında onay vermediği ilaç Avrupa ve Türkiyede kullanılmakta, yapılan meta analizlerde ilaç etkisiz ve zararlı bulunmakta.  Alman ilaç değerlendirme kurumu (IQWIG) Pfizer’in tüm klinik çalışma sonuçlarını vermediğini ve çalışmalara katılan hastaların üçte ikisinin sonuçlarının bilinmediğini belirtmekte (Eyding D, et al. Reboxetine for acute treatment of major depression: systematic review and meta-analysis of published and unpublished placebo and selective serotonin reuptake inhibitor controlled trials. BMJ 2010;341:c4737;http://www.npc.nhs.uk/rapidreview/?p=1977)

Big Pharmanın en önemli görevlerinden birisi de (!) doğru söyleyenleri dokuz köyden kovdurmak ve tehdit etmektir. İspanyada Vioxx hakkında doğruları yazdığı için (!) MSD Joan-Ramon Laporte hakkında açtığı davayı kaybetmiş ve binlerce bilim adamı tarafından protesto edilmiştir… Merck iç yazışmalarında ele geçen bir mailde aynen şöyle denmekte: ‘Münafık (İngilizce ‘rogue’ kelimesi kullanılmış, lügat anlamı düzenbaz, dolandırıcı, yaramaz, serseri, ipsiz sapsız tip, çapkın, köftehor, muzip, kerata,) araştırmacılar onursuzlaştırlmalı veya nötralize edilmelidir. Bunları tesbit edin ve yaşadıkları yerde berteraf edin’ .. Nasıl berteraf edileceklerini açıklamamış!!! Onlar berteraf olmadı ama VIOXX berteraf oldu!.. Stanford Üniversitesinden 8 araştırmacı negatif sonuçları yüzünden MSD tarafından tehdit edildiklerini açıklamışlar. Nancy Olivieri hakkında APOTEX tarafından açılan dava (detaylarını http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/62  da okuyabilirsiniz. Kendisi ile Şubat ayında Washington DC de tanışma fırsatını buldum ve uzun uzun görüşlerimizi paylaştık, David Healy’nin PROZAC için doğruları söylemesi ile açılan davalar arasında (SCHAFFER, Arthur. “Biomedical conflicts of interest: a defence of the sequestration thesis—learning from the cases of Nancy Olivieri and David Healy.” Journal of Medical Ethics. 30(1) 2004: 8–24).  AVANDIA’nın kusurlarını (!) bildiren bilim adamlarının firma üst yöneticileri tarafından aşağılanması ve tehdt edilmesi de Avandia’nın piyasadan kalkmasına mani olamamıştır. Türkiyede de benzer teşebbüsler olmuştur. NOBEL ilaçın ETOL’ü kötülediğim gerekçesi ile hakkımda açtığı 100.000 TL lik dava dürüst Türk hakimleri tarafından lehime sonuçlanmıştır (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/327). Rahmetli Levent Kamacık hakkında Farmamdyada yazdığı yazılar dolayısı  ile Roche ve Novartis tarafından açılan 100.000 Tl lik davalar da sonuçsuz kalmıştır.

DÜNYADA İYİ ŞEYLER DE OLUYOR

Yavaşta olsa bilim dünyasında bir uyanma ve kıpırdanma başladı. Yan sütunlarda Celling Sickness grubunun deklarasyonunu (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/1188) görebilirsiniz. Dünyanın her tarafından gelen ve ilaç firmalarının sömürüsüne karşı koyanlar artık organize olmaya başlamışlardır. Avrupada Prescrier, PIPERSKA grubu, ABD de Public Citizen gibi kuruluşlar artık etkili olmaya ve ilaç sanayiinin korkulu rüyası olmaya başlamışlardır.  Geçen hafta New Yorkta 15 ülkeden yüzden fazla kanser uzmanının katıldığı toplantıda  kanser ilaçlarının artık kabul edilemez bir şekilde pahalandığı ve senelik ilaç masrafının 100.000 doların üstüne çıktığı belirtilerek buna dur denilmesi istenmiştir. Bu konudaki görüşleri ilişikteki web sayfasında bulabilirsiniz (http://bloodjournal.hematologylibrary.org/content/early/2013/04/23/blood-2013-03-490003.full.pdf+html). Nerede ise NOVARTIS’e bedavaya mal olan GLIVEC’in hikayesini geçen yazımızda anlatmıştık (http://www.klinikfarmakoloji.com/index.php?q=node/1179 ).  Okuyucularımın AVENTİS’in ZALTRAP ilacı ile ilgili New York Times ta çıkan iki yazıyı okumalarını isterim (http://www.nytimes.com/2012/11/09/business/sanofi-halves-price-of-drug-after-sloan-kettering-balks-at-paying-it.html?_r=0 ;http://www.nytimes.com/2012/10/15/opinion/a-hospital-says-no-to-an-11000-a-month-cancer-drug.html ). Sanofinin kolon kanser ilacı ZALTRAP aylık maliyeti 11.000 dolar ve yaşam süresini ancak ortalama 1.4 ay uzatabiliyor ve ayni amaçla kullanılan Avastin vs ilaçlara karşı da hiçbir üstünlüğü yok. New York Sloan-Kettering Kanser Enstitüsünün dürüst ve markasız (!)doktorları kamuoyuna yaptıkları açıklamada hastalarında ZALTRAP kullanmayacaklarını, daha iyi-üstün olmamasına karşın fiyatının AVASTİN’in fiyatının iki misli olduğunu açıkladılar. Sanofi zoru görünce fiyatını yarıya indirdi! Acaba bizde de böyle doktorlar var mı? Neden Türk doktorları ve eczacıları ilaçlarına sahip çıkmıyor, sömürü düzenine boyun eğiyor????