BAŞBAKAN VATANDAŞIN KAFASINI MI KARIŞTIRIYOR....

klinik farmakoloji dosyası
Acı İlaç

ctulunay@medicine.ankara.edu.tr

Ramazan bayramında trafik kazalarında 127 kişi hayatını kaybederken 210 kişi de yaralandı, Kurban bayramında 98 ölü, 475 yaralı, Kurban bayramında domuz gribinden ölüm 34 kişi… Trafik kazalarını önlemek için kaç para harcıyoruz? Kim kimin kafasını karıştırıyor?

Geçen yazımızda ve çeşitli TV programlarında söylediğimiz gibi domuz gribi olayı, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmediği şekilde, Türkiyede tam bir keşmekeşe dönüştürüldü. DSÖ dahi, maalesef o kurumda çalışan Türklerin etkisi ile, iç politikaya karıştırldı ve DSÖ Küresel Grip Programı Pandemi Hazırlık Komisyonu üyesi Prof. Dr. Hande Harmancı “Başbakana değil, bilim adamlarına inanın” dedi ve bu ifade şu ana kadar tekzib edilmedi (22.11.2009, Vatan Gazetesi, http://www.turktime.com/haber/PROF-HARMANCI-BASBAKANA, -DEGIL-BILIME-INANIN%E2%80%A6-ASI-YAPILMAZSA-OLUMLER-KATLANACAK/74614; http://www.bandirmahaber.net/2009/11/22/dunya-saglik-orgutu-koordinatoru...). Şimdiye kadar dünyada hiç bir ülkede DSÖ bir ülkenin iç işlerine karışmamış ve bir ülkenin başbakanına “inanmayın” diyecek kadar küstahlaşmamıştır. Acaba bu lafları Hande Harmancıya kimler söyletti???.. O mevkiye gelmesinde kimler kulis yaptı???..

Başbakan Erdoğan, "Geçen yıl normal gripten kaç kişi ölmüş onu bir araştırırsanız herhalde yol gösterici olursunuz… Bırakın ben kendimle ilgili olanı da kendim istediğim gibi uygulayayım" , “kimseye illa aşı olacaksın diye dayatamayız. Bilim adamları da farklı düşünceler ortaya koyuyor. Bu iki kere iki eşittir dört değil" dedi ve ailesinde şu ana kadar kimsenin aşı olmadığını bildirdi. (Hürriyet, Sabah, 27.11.2009). Bunun üzerine Sağlık Bakanı Akdağ “Hiç kimsenin vatandaşın kafasını karıştırmaması gerektiğini” söyledi (Vatan, 28.11.2009). Başbakan Erdoğan daha önce verdiği bir demeçte ise kendisininde bu konuda araştırma yaptığını, kendisinin ve ailesininde aşı olmayacağını, üzerine basarak, açıklamıştı… Domuz gribi olayında Başbakan, Sağlık Bakanlığından çok daha tutarlı bir tutum sergilemiştir. Başbakanın, vatandaşın korkutulup, paniğe kaptırılması yerine sağlık bakanlığının gerekli önlemlerin aldığı (aşı,doktor, hijyenik şartlar vs) yönünde güvence vermesinin daha doğru olduğunu belirtmesine rağmen Sağlık Bakanı , belkide, “en cesur bakan” ünvanını korumak için ısrarla Başbakanın söylediklerinin tersini yapmıştır. Acaba burada iyi polis-kötü polis oyunu mu oynanıyor?.. Sonunda ikisinden birinin dediği çıkacak!!!
Dünyada hangi ülkede domuz gribi politikaya karıştı? DSÖ verilerine göre 204 ülkede ve bölgede görülen domuz gribi yanlız Türkiyede politikaya malzeme oldu. Önce iktidar partisi ikiye bölündü, Tayyipçiler (Nimet çubukçu, Salih Kapuzuz, Ertuğrul Günay ve diğerleri) ve Recep Akdağcılar (Bülent Arınç, 1-2 milletvekili)… Daha sonra partiler bölündü, CHP başkanı Deniz Baykal,“aşı ideolojiktir” dedi, MHP başkanı Devlet Bahçeli ise “domuz gribi diye birşey yok” dedi. Bülent Arınç ise “Büyük Atatürk bile ne demiş? ’Beni Türk hekimlerine emanet edin’ demiş. Biz hekimlerimize, hekimlerin başında bulunan Prof. Dr. Recep Akdağ’ın tavsiyelerine uymak mecburiyetindeyiz.!!!”. diyerek zımnen aşıya karşı çıkanların Türk hekimi olamayacağını belirtmiştir!!… Gazete haberlerine göre bu aşıya onay veren Hıfzıssıhha Enstitüsünün 900 mensubundan 800’ü aşı olmamış. Okullarda aşı olan oranı %3-5, doktorların çoğu aşı olmamış.. Türkiye İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası başkanı ve Abdi İbrahim ilaç firması patronu sayın Nezih Barut kendisinin ve çocuğunun aşı olmayacağını bildiriyor…yani büyük bir kesim Türk doktorlarına güvenmiyor mu diyeceğiz?.. Yoksa büyük bir kesim Sağlık Bakanlığına ve onun danışma kurullarına mı inanmıyor?.. Eğer Bakanlık politik rant elde etme yerine doğruları, abartmadan, halka anlatsa idi daha doğru yapacaktı. Bazı danışma üyeleri kehanette bulunacaklarına, bilimsel verileri doğru yorumlasalardı bu kaos ortaya çıkmayacaktı…

Hep beraber Sağlık Bakanlığının ve danışma kurullarının Başbakanın sorusuna ne cevap vereceklerini çok merak ediyoruz. Başbakan soruyor, “geçen sene mevsimsel gripten kaç kişi öldü?” Biz bir tiyö verelim!!! Geçen yıllarda (2002-2003), mevsimsel gripten ABD de 36.171 kişi ölmüş. Yeni yapılan hesaplamalara göre mevsimsel gripten ölüm değişik senelerde 17.000-52.000 kişi olabilir (http://www.cdc.gov/flu/about/disease/us_flu-related_deaths.htm). ABD de domuz gribinden ölüm sayısı CDC ye göre Nisan 2009-17 Ekim 2009 tarihlerinde 2.500-6.100 olarak hesaplanmış. Yani mevsimsel gripten daha az. DSÖ, 27 Kasım 2009 tarihli bülteninde tüm dünyada (207 ülke ve bölgede) toplam 7820 ölüm bildirmekte. Demekki Başbakan bu soruyu sormakta haklıymış (Başbakanın bu sorusuna bir danışma kurulu üyesi cevap vererek, bu sorunun doğru olmadığını belirtti)….. Herhalde kehanette bulundukları ölümler (5000-6000) Türkiyede görülmeyince bazıları bayramda ölüm duasına çıktılar!!! Hac dolayısı ilede beklenen felaket gelmedi fakat felaket tellallıkları devam ediyor, bazıları 15 Aralıkta, bazıları 15 ocakta, bazıları ise 15 Şubatta (neden 10 şubat veya 17 şubat değil?!!) ölümlerin pik yapacağı kehanetinde bulunurken, bir sayın danışma kurul üyeside TV lere verdiği beyanatta “domuz gribinin pik yapmadan inişe geçtiğini !!!!!!” söylemekte beis görmüyor… Başbakan ne yapsın, biz ne yapalım, vatandaş ne yapsın? Kime ve neye inanalım???... Birde buna virusun mutasyona uğradığı söylentisinden sonra seyrelyeyin gümbürütüyü… Mutasyon varsa 0.5 eurodan yeni aşı alacağız, daha doğrusu elimizdeki aşıları yenisiyle değiştirecekmişiz! Bu durumda aşının maliyeti en fazla 0.5 euro!!!...

Sağlık bakanlığı yetkilileri ve danışmanlar neden kamuoyuna gerçekleri anlatmıyorlar? Bakanlık yetkilileri acaba Sağlık Bakanına, kendi bakanlığına bağlı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünün 14 Ekim 2009 tarihinde aşıya verdiği prospektüsü bildirmediler mi? Hani bu ilaçların hiçbir ciddi yan etkisi yoktu, hani bu aşılar %100 bağışıklık sağlıyordu, hani gebelerde hiçbir riski yoktu.. Lütfen ekteki prospektüsleri dikkatli okuyun…. Bu aşıları satan ilaç firmaları Türkiyedeki yetkililerden çok daha dürüst davranıyor, aşının gebelerde denenmediğini, mecbur kalmadıkça yapılmamasını, diğer ciddi yan etkilerini, çocuklarda 21 gün ara ile 2 doz aşı yapılması gerektiğini, aşılarının %100 koruyucu olmadığını söylerken, Sağlık Bakanlığı kendi onay verdiği prospektüsleri bile okumuyor.. Bu arada Kanada da ortaya çıkan, bozuk aşıya bağlı, olayların Türkiyede de görülmeyeceğini kim garanti ediyor? Türkiyeye gelen her seri aşıda eminiz emniyet araştırması yapılıyordur. Fakat bu aşıların ne kadar bağışıklık yaptığı (yaşlara göre) ölçülüyor mu?

Biz domuz gribi aşısı ile uğraşırken başkaları insan papilloma virusu aşısı, yaygın söylenişi ile “rahim ağzı kanseri” aşısındaki olayları tartışmakta. Geçen ay ABD de Diana Harper isimli bir profesör Gardasil ve Cervarix isimli aşılar hakkında çok ciddi suçlamalarda ve itiraflarda bulundu.

Kimdir bu Diana Harper? Diana Harper, Gardasil ve Cervarix ile ilgili bütün büyük klinik araştırmaları GSK ve MSD için yapan araştırmacı ve bu iki aşıyla ilgili temel araştırmalar ona ait.

Diana Harper, geçen ay Sunday Express’e verdiği demeçte, yayınlarının aksine:”Bu aşılar servikal kanserei önlemez ve hiçbir şekilde servikal kanserde azalmaya sebep olmaz. Aşının kendisi koruduğu iddia edilen servikal kanserden daha tehlikelidir..”. diyerek bilim dünyasına bir bomba gibi düştü (Gardasil Researcher Drops A Bombshell http://thebulletin.us/articles/2009/10/25/top_stories/doc4ae4b76d07e1676...). Harper’e göre firmalar tamamen korkuya dayalı agressif bir pazarlama ve cok ciddi lobi faaliyeti ile bu aşıları milyonlarca dolar satış rakamlarına eriştirmiştir. Bu son senelerde moda olan “hastalık pazarlamanın” tipik bir örneğidir. Yine Harper’a göre “Merck hemen tüm fikir liderleri, kadın grupları, bilimsel cemiyetler, politikacılar ve direkt olarak halka lobi faaliyetinde bulunarak servikal kanser konusunda panik yarattı”.

Dr. Harper Washington Post’a verdiği demeçte servikal kanser aşısının fiyat/fayda oranı yönünden de uygun olmadığını, risklerinin faydasından çok daha fazla olduğunu, 15 yaş altındaki kızlarda hiçbir etkenlik çalışması yapmadan 9 yaştan itibaren kullandırıldığını belirtmekte (Merck, Gardasil ile 16 yaş altında küçük bir grupta bir araştırma yapmış fakat aşılananları yeteri kadar uzun süre takip etmediği için etkili antikor oluşup oluşmadığı anlaşılamamıştır).

Missouri Üniversitesi “Jinekolojik Kanser Korunması Araştırma Grubunun” 2-4 Ekimde Reston, Virginiada yapılan 4. Uluslararası Aşılama halk konferansında Dr. Harper, HPV (Human Papilloma Virusu) enfeksiyonların %70’inin 1 sene içinde kendiliğinden iyileştiğini, iki sene içinde ise iyileşme oranının %90 olduğunu ve geriye kalan %10’un ise aşıya çok az ihtiyacı olacağını ve ABD de servikal kanser sıklığının çok az olduğunu anlatmış. PAP screen ile beraber bile aşı yapılsa ABD de servikal kanserin sıklığında bir azalma olmayacağını, nüfusun %70’i aşılansa bile kanserdeki azalmanın minimal olacağını söyleyerek herkesi şaşırtmıştır.

Dr. Harper ayni zamanda DSÖ danışmanı olarak çalışmakta. DSÖ de yaptığı konuşmada “servikal kanserli her beş kadından dördü gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor” diyerek hastalığın sosyo-ekonomik boyutuna dikkati çekmiştir.
Dr. Harper’eneden bunları şimdi açıkladığı sorulduğunda verdiği cevap:” GECE YATAĞA YATTIĞIMDA VİCDANEN RAHAT UYUYABİLMEK İÇİN “. Acaba bir-kaç yıl sonra domuz gribi aşıları içinde vicdan azabı çekecekler olacak mı?
Bu aşıların 2006 yılından beri kullanımları sonucu Gardasil ile ilgili olarak VAERS’e (Vaccine Advarse Event Reporting System) 15.037 yan etki bildirilmiştir. Bu yan etkiler arasında: Guilliane Barre sendromu, lupus, nöbetler, paraliz, kan pıhtılaşması, beyin enflamasyonu gibi ciddi yan etkiler yanında 44 ÖLÜM bildirilmiştir. JAMA da yayınlanan çalışmada da (Postlicensure Safety Surveillance for Quadrivalent Human Papillomavirus Recombinant Vaccine, JAMA, 302, No:7, 2009) bildirilen yan etkilerin %6.2 sinin ciddi yan etki olduğu ve 32 ölüm tesbit edildiği bildirilmekte. Aşının ciddi yan etkileri, servikal kanser insidansından daha fazladır denilmekte.
Umarız bu konu da yakın bnir zamanda açıklığa kavuşur ve Diana Harper’in iddialarına bir açıklık getirilir.

Not:
1. Sayın Önder Sevindik, bir önceki yazımzda “10.7.2009 tarihinde sizden Nidazol-M isimli ilacınızla ilgili bilgi rica etmiştik. Nezaket gösterip verdiğiniz cevapta “Tüm ilgili birimlerdeki arkadaşlarımız yaz tatilinde olduklarından size istemiş olduğunuz konular ile ilgili bilgileri ancak tatil dönüşü iletebileceğiz.” demiştiniz. Umarım ilgili arkadaşlarınız tatilden dönmüştür ve lütfedip bu bilgileri bize gönderirsiniz” demiştik. Bayramda geçti halen bir cevap alamadık. Acaba bu ilacın herhangi bir klinik, farmakokinetik araştırması var mı? Yoksa ampirik bir formül mü? Lütfen bu konuda bizi aydınlatın. Ayni soruyu sayın İlaç ve Eczacılık Genel Müdürüne de soruyoruz…
2. Bir firmadaki üst kademe yöneticisi ile duygusal ilkişkisi (!) olan bir profesör sağda solda Klinik Farmakoloji web sayfasında yazılanların doğru olmadığını söylüyormuş. Acaba bunu söylemek için o firmadan size maddi-manevi (!) birşey ödendi mi? Arkadan dedi-kodu yapacağınıza cevabınızı bize yazın…

Aşıların prospektüsleri ekteki dosyalardadır.